EKBERİ, bir iken kaç oldu bilmem,
Bir giderim amma sanma ki gelmem,
Yuh olsun ölürsem vallahi ölmem,
Hayat iksirini ben çoktan içtim…
“İnsan ve tabiat birbirini yaratan, birlikte yaşamaya mahkum iki tutkulu misalidir. Ben tabiat ve insan aşığıyım.” diyen Aşık Ekberi 21. yüzyıl Anadolusu’nun önemli hümanist yazarlarından biridir. Yaşamı boyunca aşk ve gurbet duygularını yoğun bir şekilde yaşamış olan şairimiz duygularını bizlere en güzel biçimde, şiir yoluyla aktarmış ve ölümsüzlüğüne kavuşmuştur.
Doğa aşığı ve memleket hasreti çeken şairimizin mezarı, onun hayat felsefesinden ilham alınarak tasarlanmıştır. Tasarım, doğa ile bir bütün olma çabası içerisindedir. Mezar taşı, yatay ve dikey kırıklı parçalardan oluşmaktadır. Bu kırıklar şairimizin gurbet ile memleketinden ayrılışının birer sembolüdür. Kırılan yerin saza dönüşmesi hem sanat ile birlikte tutkulu bir şekilde sürdürdüğü yaşamını hem de gurbet ile yüreğinde açılan yaraların sanat ile iyileşme çabasını simgeler. Gurbetin getirdiği boşluğun yerini saz, sanat ve üretmek alır.