Kıbrıs, Maraş ve Brütalizm Üzerine
30 Ekim 2022’de gittiğim kentin tamamen boş, sessiz olmasından mı yoksa kentin içindeki tüm yapıların özenle tasarlanmış, dönemini çok iyi yansıttığından mı bilmiyorum, Maraş bugüne kadar gittiğim en etkileyici kentlerden biriydi.
Kıbrıs’a ilk gidişimdi. Üç gün kalmış olmamdan ötürü ülke ile ilgili derinlemesine gözlemlerim ve tespitlerim olmasa da havaalanına indikten sonra Yeni İskele’ye doğru giderken ülkedeki yapılaşma ve planlamaya ilişkin ilk izlenimlerim oluştu. Alabildiğine düz, neredeyse sonsuz gibi boş düzlükler, ara ara evler, sonrasında yerleşim bölgeleri, kent merkezleri. Yüksek, alçak, önde, arkada yapılar. Bizi aracı ile alan arkadaşımız aracın sağında oturuyor. Trafik bize göre tersten işliyor. Trafiğin soldan akması, ülkenin İngiliz sömürgesi olduğu zamandan kalma bir kural. Buna paralel olarak, Turgay’ın da Türkiye’de yaşıyor olması ve iş için zaman zaman Kıbrıs’a geliyor olmasından ötürü yolculuk boyunca tartıştığımız ana konu Kıbrıs’taki kültür oldu. Kıbrıs’a Turgay ve Erman’ın davetiyle gelmiştik. Kendileri Kıbrıs’taki yerli yatırımcı ve inşaat firmaları ile iş birliği içerisinde ortak projelerde çalışıyorlardı. Yol boyunca sohbet ettikten sonra, sohbetimize inşaat firmalarının birinin ofisinde devam ettik. Firmada satıştan sorumlu yetkili kişi Kıbrıslıydı. Zaten şivesinden de hemen anlaşılıyordu. Kıbrıs’tan, Kıbrıs’taki inşaat sektöründen, Kuzey Kıbrıs’ın dünyadaki siyasal konumu ve durumundan, Kuzey Kıbrıslılardan konuştuk. Arada kalmışlıktan, tanınmamaktan şikâyetçiydi, üzgündü. Dünyaca ünlü markalar Kuzey Kıbrıs’ta yoktu. Starbucks yoktu. Mesele markaların olması/olmaması değildi. Mesele tanınmamaktı, kabul görmemekti. Oldukça üzüldüm. Anlamaya çalıştım. Kendimi ülkenin yerine koydum, var olmam ve beni kimsenin tanımaması. Sürekli mücadele içinde olmak demek sanırım. Yorucu, ama belki bir noktadan sonra da gelinen yer, alışmak ve kabullenmek olabilir. Bu kısımda çok durmayacağım. Kuzey Kıbrıslılar hüzünle bu belirsizliğin içinde var olmaya alışmışlar.
Konuştuğumuz bir başka konu ise, ülkenin ekonomisinin oldukça büyük bir kısmının kumarhanelerin yasal olmasından dolayı “casino turizmi”nden ve inşaat sektöründen dönüyor olması idi. Kimin söylediğini hatırlamadığım son yıllarda ülkedeki ekonomiye pozitif ivme ile yön veren iki husus da vardı. Rusya’nın ülkeyi yakında resmi olarak tanıyacak olması ve Rusya’dan Kuzey Kıbrıs’a direkt uçuşların başlayacağı yönündeki gelişmeler ülkedeki inşaat sektörünü daha da canlandırmıştı. Ayrıca, yine yakın zamanda ülkenin Avrupa Birliği’ne gireceği ile ilgili duyum/olasılık, özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde vatandaş olmayan kişiler için ülkeyi, yatırım yapmak için cazip bir yer haline getiriyordu. Genel olarak tüm bu konular, bende ülkenin ekonomisinin dışa bağımlı olduğunu, tarımın, sanayinin çok gelişmediğini düşündürttü. Ülkenin siyasal kimliğine ilişkin belirsizliğin yanında, yabancı nüfusun son yıllarda gittikçe artmış olması konusu da vardı.

Kıbrıs’taki ilk günümüz iki arkadaşımızın bize projeleri tanıtması ve bizi gezdirmeleri ile geçti. Üç ayrı projeyi gezme imkânımız oldu. Segment ve konsept olarak birbirlerinden farklı, ama üçü de Yeni İskele’de idi. Projelerde daha çok yatırım amacı ile satın alınan konutlar vardı. Satın aldığınız konutu dilerseniz siz kiraya verirdiniz veyahut da site yönetimi/işletmecisi firma ile belli bir oranda anlaşır onun yönetmesini sağlardınız. Kazancınıza o da ortak olurdu. İkincisi daha çok tercih edilen seçenek imiş. Projeleri gezdik, bitirdik, kalacağımız otele (aslında apartmanların olduğu çok büyük bir kompleks idi) gidip, yerleştik. Oldukça yorulmuş olmamıza rağmen tabii ki de denize girdik! Akşam da casino’lardan birine gittik. Yeni açılmış ve Kıbrıs’ın en büyüklerinden biri imiş. Gerçekten farklı bir dünyaydı.

İkinci gün güzergâh, Maraş… Büyüleyici bir kent. Bugün neden bu kadar etkilendiğimi düşünüyorum. Bir kere gürültü yoktu kentte. Arabalar yoktu. Sessizlik hâkimdi. İkincisi, kent tarih kokuyordu. Canlı, tarihi bir müzeydi kent. 2023’ten 60lara 70lere gidebiliyordunuz sokaklarda dolaşırken. Geçmişin saflığına, yozlaşmamışlığına, basitliğine, sadeliğine, içtenliğine, sıcaklığına yolculuk yapıyordunuz. Geçmişi görüyordunuz. Arabaların geçmediği yollarda, yolun ortasında sokağın perspektifini en iyi açıdan görerek yürümek, görsel açıdan çok etkileyiciydi. Ve sokaklarda özgürce yürümek. Temiz bir kent, sokaklar temiz.

Özenle tasarlanmış. Sokaklar, yapılar, detaylar. İnsan o yapıların arasında dolaşırken oradaki yaşantıyı tezahür edebiliyor. Yapıların hepsini sanki tek bir kişi tasarlamış gibi büyük bir uyum ve düzen içinde, ama aynı zamanda da hepsi birbirinden farklı, özgün. Her biri iyi bir mimarın eseri. Nereye dönsem ve nereyi görsem fotoğrafını çektim. Kent, bütünüyle bir kimliğe sahip. Bir dönemi yansıtıyor. Kendimi hiç yabancı hissetmedim. Akdeniz ve moderni aynı anda görüyorsunuz. Kıbrıs’taki ilk günümden, sohbetlerden, izlenimlerimden sonra, Maraş çok ayrı bir yerde duruyordu. Arka planda benim daha da çok etkilenmeme neden olan şey sanırım bu tezatlıktı. Burada geçmişte yaşamış olan insanların mutlu yaşadığına olan hissiyatımdı.
Tüm bunların yanında bir mimar olarak, açık hava mimarlık müzesi olarak nitelendirebileceğim kentte, 50lerin brütalist mimari akımını keşfetmek ve deneyimlemek oldukça öğretici ve tatmin edici oldu. Brütalizm nedir, ne zaman bulunmuştur, ne zaman bitmiştirlere değinmeyeceğim. Bu kadar etkilendiğim bir kent ve yapı stoğundan sonra günümüzde de hala ilham verici bulduğum ve anlayış olarak kendime yakın gördüğüm brütalizme dair akımın felsefesini ve özelliklerini daha çok paylaşmaya değer buluyorum. Tam olarak, gördüğüm her yapıda beni etkileyen unsurlar da bunlar oldu:
- Sadelik,
- Yalın geometri,
- Az malzeme kullanımı, kapatıcı/örtücü herhangi bir malzeme kullanılmaması,
- Şeffaflık,
- Yapı konstrüksiyonunun, taşıyıcı sistemin ve yapının içerdiği tüm birimlerin görünür olması,
- Beton malzeme olmak üzere çelik, ahşap veya cam gibi malzemelerin katkısız bir şekilde apaçık görünmesi,
- Tasarlanan yapıların ve hatta tasarımın dışarıdan çıplak gözle algılanabilir olması,
- Çeşitli mimari unsurların (örneğin pencereler) tekrarlanması,
- Taşıyıcı görev görmeyen dekoratif unsurların kullanılmaması,
- Heybetli ve sivri köşeli geometrik şekillerin tekrarlı olarak kullanılması,
- Yapı malzemesi, konstrüksiyonu, tesisat elemanları ve yapının içerdiği iç mekan birimlerinin dışa vurulması. Elektrik hatları, havalandırma boruları ve diğer tesisat malzemelerinin açıkça görülmesi.


Son birkaç yıldır ziyaretçiye açılan ve hala yasaklı bölge olan Maraş, umarım önündeki sıfat gibi kapalı kalır. Yerleşime, yıkıma, bozulmaya kapalı, ama korumaya, ziyarete açık.
Görsel Kaynaklar:
Tüm video ve fotoğraflar Ezgi Kalender tarafından çekilmiştir.